Yoksa 38 mi demeliyim? Şöyle olsun. 37 bitiyor, her gün biraz daha 38 olacağım. Bu gece 36 ile son gecemiz.
Biz
Beni yakından tanıyanlar iyi bilir. Anne olmadan önce iş odaklıydım. Hiçbir zaman ev odaklı biri olmadım. Evlenirken tüm evin mobilyalarını seçmem toplam 1 saat...
Bu aralar enerjim çok düşük. Bazı şeylerin üst üste gelmesi, beni değiştirdi resmen. Belki de belli oluyordur yazdıklarımdan, sosyal medyadan. Hiç tahmin etmediğim insanlar...
Arkadaşımla konuşuyorduk geçen gün. Hadi dedik biraz itiraf edelim birbirimize yaptıklarımızı, anne olduktan sonra hayatımızda değişenleri. Bunlar, sadece ilk birkaç dakikada aklımıza gelenler. Not...
Yok oynadığı Barbie ev kadınıymış, yok çocuğunu kendi büyütüyormuş, yok kendisi büyüyünce bizden izin almadan takılacakmış, yok efendim özgürmüş… Bilmiş bilmiş konuşuyor. “Gel” dedim,...
Duygularını uç noktalarda yaşayan ve fazlasıyla gösteren biriyim. Hep böyleydim. Çocuk sevgim de kendimi bildim bileli var. Ben de yolda gördüğüm çocukları severdim ama...
Geçen ay katıldığım semineri yazmıştım. Konu: “Anne – Baba ilişkisi” idi. Uzman Psikolog Fatma Tosuntaş bize harika bilgiler vermişti. Hepsini paylaştım. Uygulamaya da başlamıştım...
Az önce oturuyorduk. Birden Arkın’a evde bizimle yaşamak nasıl bir duygu onu sordum. Karşı cinsten iki kişi zor olsa gerek diye düşündüm. Kısa kısa...
Son 6 aydır kendi kendime “mutluluk oyunu” oynuyorum. Eskiden kafaya taktığım her şeyi, başka bir açıdan görmeye başladım. Örneğin bir zamanlar kariyeri çok iyiyken...
Eskiden, anne olmadan çoook önce bile parkta, restoranda, pusetinde ağlayan bir çocuk gördüğümde, anneye yardım teklif ettiğim, puseti tuttuğum, annenin bebeğiyle ilgilendiği de olmuştur....
Yok, bu yazılanların hepsi Arkın’la ilgili değil tabii ki. Bizim evde durum hep böyle olsa, huniyi takar gezerdim herhalde. Ama genel olarak böyle işte...
Bizim evde olaylar şöyle gelişiyor. Irmak okuldan döndükten sonra biraz TV izlemesine izin veriyorum. Ya da iPad’den istediği çizgi filmi açmasına. Ancak fazlasına kesinlikle...