Yokluğun ayrı dert, varlığın ayrı…
Cimcirik & Ben
Cimrirkle maceralarımız, bol bol iç dökme…
Bültenler geliyor, seminerlere gidiyorum. Bebeklerin ilk bir yılı çok değerli, biliyorum. Beslenme açısından. Anne çocuk ilişkisi açısından. Ne kadar güzel ki bu kadar bilgilendirme yapılıyor....
Ben ona resim yapsın, kessin biçsin diye resim kağıdı veriyorum, o parkur yapıyor. İşte bunu çok seviyorum. Diye uzun uzun yazmak istiyorum. Ama şimdi içimizde...
Hep söylüyorum. Belki doğru belki yanlış bilmiyorum ama Irmak’ı hafta sonları da erken uyandırmamak için spora yazdırmadım. Bir yandan da ilkokul 1’i bekliyoruz açıkçası....
Bazen Arkın’la fazla geriliyoruz. Birbirimizi yiyoruz. Irmak çakmıyor sansak da, öyle bir fakında ki her şeyin aslında. Endişelenmesine izin vermeden toparlamaya çalışıyoruz ama sanırım...
Çocuk olmaya özeniyorum bazen… Annen babanla alışverişe git (davlumbazın lambası bir tek orada varmışmışmış Arkın’ın dediğine göre), scooter al yanına, sonra yorul, alışveriş arabasına...
Pazar gününü evde değil dışarıda geçirmek daha çok işime geliyor. Çünkü evdeysek bu aşağıdakileri mutlaka yapıyorum. Mutlaka 🙂 Sürekli evi toplayacağım diye düşünüp, diken...
Bizim minnak ev yazıyorum sık sık. Evin küçüklüğüyle ilgili sıkıntım yok, eşyaları ona göre aldım. Irmak’ın oda takımını da değiştirmiştik. Hatta geçen gün...
Annemin şu cümlesini çok net hatırlıyorum: “İşine gelince kızım diyorsun, kızdığın zaman ise kızın diye bahsediyorsun.” Babama aynen böyle söylerdi. Şimdi bayrağı ondan devralmış...
Ara ara yapıyorum bunu. Gelen sorulara toplu cevap veriyorum. Çünkü tek tek olmuyor. İşte yine biriktirdim: