Sanırım en sinir olduğum cümlelerden biri bu: “Sana yakışmıyor”
Böyle bir hareket sana yakışmıyor.
Bu kadar çok oyuncak almak sana yakışmıyor.
Çocuğuna tavuk yedirmek sana yakışmıyor.
O kelime sana yakışmıyor.
Böyle bir hareket sana yakışmıyor.
Senin gibi bir anneye bu yakışıyor mu hiç?
Senin gibi bir evlada bu yakışmıyor.
Eşinle tartışmak sana yakışmıyor.
Nedir bana yakışmayan?
Ya da şöyle sorayım: “Ben kimim?” Ben kimim ki bana bir şey yakışsın ya da yakışmasın.
Nihayetinde ben de herkes gibi, bunu okuyan her kadın, her erkek gibi hayatını idame ettirmeye çalışan, çocuk yetiştiren, eş olan, evlat olan, üreten, çalışan, çalışmaya çalışan, koşturan bir insanım.
Okumuş olabilirim. Ama olamayabilirdim de. O zaman ne değişecekti?
Çocuğuma çok oyuncak olmak yakışacak mıydı? (Hepsini ben mi aldım ki?)
O söz yakışacak mıydı? (Damarıma basılmış olamaz mı?)
Tavuk yedirmek yakışacak mıydı? (Yediriyorum, ailece çok seviyoruz!)
Beni tanıyanlar çok iyi bilirler ki, uçakla aram iyi değildir. Binerim, ama nasıl bindiğimi siz bir de bana sorun. Birden gelen korku, yıllarca uzak...
Eğitime bakış açımı, verdiğim önemi hepinizi biliyorsunuz. Çok eskiden beri takip edenler, blogumu okuyanlar beraber büyüttük çocukları. Birbirimizin deneyimlerinden faydalandık. Şu bir gerçek ki...
Bu o kadar soruluyor ki, ben de böyle yazarak anlatmak istedim. Zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. Benim için değil, çocuğunuz – çocuklarınız için. Yine...
Nasıl anlatsam, nereden başlasam… Hangi birine dönsem. Bu nedene artık bu şekilde cevap vermek istedim. Sizin için de daha kolay olur. Artık düzenli olarak...
Komik yazmaya alışkınım , böylesine değil… Ben yazarken gülerdim, siz okurken. Yeniden eskisi gibi olacak. Ama şimdilik içimden de başkası gelmiyor. Az önce koltukta...
gerçekten nedir bu mesele?
bu sınırları kim belirliyor ve bunu yaparken nasıl etki bıraktıklarını neden düşünmez ki insanlar
saygı duymak yerine yaftalamak neden?
NE GUZEL YAZMISSIN YINE:)